Suriye Dosyası (1): Mozayik ve İhtilaf


Coğrafya kaderse, Suriye tam manasıyla bu kaderi yaşıyor. Bu aslında bereketli, stratejik, ticari ehemmiyeti olan tüm coğrafyaların kaderi. Anadolu’nun, doğal olarak Avrupa’nın, Asya’nın, İran’ın, Kafkasya’nın, Arabistan’ın, Mısır’ın kavşak noktasındaysanız, üstelik üç semavi dinin neşv-ü nema bulduğu topraklara malikseniz başınıza gelmedik kalmaz. Bilinen tarih boyunca Suriye bu kaderi hep yaşadı, hala yaşıyor.

Sadece iç mücadelelerden değil, dış müdahalelerden de çok çekmiş Suriye. Eski Dünya’da, kutsal mekanlar olan Kudüs ve Hicaz yüzünden her kafasını kaldıran hükümdar kılıcını kuşanıp Suriye’nin yolunu tutmuş. Birçok asker veya tüccar gelmiş, görmüş, sevmiş, dönememiş. Bu sebeple Suriye’nin kaderi kozmopolit bir nüfusla yoğrulmak ve devamında kargaşanın adresi olmaktan geçmiş.


Suriye’nin asıl adı Bilad-i Şam’dır; Fırat’ın doğusundan Hatay, Adana, Lübnan, İsrail ve Ürdün’ün bir kısmını da içeren Akdeniz’e kadar olan bölgenin adıdır. Bölge halkınca Lübnan’daki Trablus (Tripoli) şehrinin Trablusşam, Ürdün sınırındaki rahip Bahira’nın şehri Busra’nın Busra eş-Şam olarak adlandırılması bu yüzdendir. Bizim Şam dediğimiz bugünkü Suriye’nin başkentinin orijinal adı Dımaşk olup Dımaşk eş-Şam diye adlandırıldığından sonraları biz şehri kısaca Şam diye anar olmuşuz. Bölgenin Batı dillerindeki ismi de Levant olarak geçer. Türkçe’de geçen levanten kelimesi de bu bölgede yaşayan Batılılar için kullanılmış olup, sonradan Anadolu’da yaşayan tüm Batılı ecnebilere de teşmil edilmiştir.

İlginç bulacağınızı düşündüğümden Şam’ın etimolojik kökenini de vereyim. Kadim Arapça’da sol taraf eş-şa’ame, sağ taraf el-yemin olarak ifade edilir. Hicaz bölgesinde yüzünüzü doğuya doğru dönerseniz Suriye solunuzda, Yemen sağınızda kalır. Yani Şam ve Yemen, sol ve sağ ülke manasında isimlendirilmiştir.

Suriye’de bin bir çeşit millet yaşıyor. Bölgenin hakim unsuru (%60) sünni arap. Ama kalan %40 çok sayıda etnik, mezhebi ve dini kimlikle birbirinden ayrılmış durumda. Yine sünni olarak kürtler (%8), türkmenler (%4) ve az miktarda çerkez (%1) var. Yani ülkenin yaklaşık ¾’ü sünni müslüman. Kalan ¼’lik kısım da şii müslüman, nusayri, dürzi ve hristiyanlardan oluşuyor.

Şii grupları da ana kategori olarak imamiler ve ismaililer olarak sayabiliriz. Türkmen ve kürtlerin az miktarda şii unsurlar barındırdığını da belirtelim.

Dürzilik ve nusayrilik hem sünni hem şii alimlerce tekfir edilmiş mezhepler. Aslında ikisi de şiilikten ayrılmış sapık mezhepler. Batı literatüründe müslüman fraksiyonlar olarak gösterilse de bildiğimiz manada müşrik iki topluluk. Dürziler Fatımi halifesi Mansur El-Hakim’i, nusayriler de Hz. Ali’yi haşa Allah olarak kabul ediyorlar. Bunu özellikle vurgulamamın sebebi Rejim’in İran’la olan yakınlığının temelinin tamamen siyasi olduğuna dikkat çekmek içindir. Bir inanç yakınlığı olmadığı gibi birbirlerinden nefret eden iki dini doktirine sahipler.

Dürzi kadınlar, yas tutarken.

Hristiyanlar da Suriye’de keldaniler (koğu katolikleri), ermeniler (gregoryen-kirkoryan), kıptiler, süryaniler, ortodokslar gibi birçok farklı mezhepten mensup barındırıyor. Hristiyanların yarıya yakını ortodoks.

Suriye’nin ilginç bir özelliği var. İncil’in inzal olduğu dil kabul edilen Aramice özgün haliyle sadece Suriye’de birkaç kasabada konuşuluyor. Şam’ın kuzeydoğusundaki Malule kasabası Aramice’nin merkezi ve kaybolmaya yüz tutmuş bu antik dilin korunması açından filologların gözbebeği bir kasaba.

Gördüğünüz gibi Suriye çok farklı etnik ve dini unsuru barındıran, bir bakıma Orta Doğu’nun özeti sayılabilecek bir sosyolojik yelpazeye sahip. Bu sebeple burada ihtilaf ve çatışma çıkarmak istihbarat örgütleri için hiç de zor değil. Suriye iç savaşı çıkana kadar asayişin berkemal olması, tamamen Rejim’in nefes aldırmayan baskısı ve halk arasına fazlasıyla sızmış istihbarat ağı sayesinde tesis edilmiş.

Her ne kadar Suriye’de 72 milletten insan yaşasa da iç savaşın barut kaynağı etnisite değil mezhep ve inanç merkezli olmuştur. En etnik bazlı grup olan PKK bile ırktan çok dini/siyasi merkezli bir çatışma alanını temsil eder. Dindar kürtlerin prim vermediği PKK daha çok modernizm, ateizm ve komünizm eksenli bir oluşumdur. Bu yönlerini şimdilik fazla belli etmeden propoganda yapsalar da uzun vadede kurmayı düşündükleri kürt devletinin eksenini birçok sağduyulu kürt sezebiliyor.


Önce Irak ve ardından Suriye’de oluşan iç kargaşada özellikle selefi sünni grupların ve paramiliter şii yapılanmaların mezhepçi ve radikal yaklaşımlarıyla vahşi bir sünni-şii savaşı yaşandı/yaşanıyor. Bu savaş sona erse de, nesiller boyu anlatılacak/aktarılacak karşılıklı intikam ve hınç duygularının uzun vadede İslam dünyasının başını şiddetli şekilde ağırtacağını, en ufak kıvılcımda yine kanın gövdeyi götüreceğini tahmin ediyorum.

Normalde farklı kültür, dil, din ve ırkın zenginlik olduğu savunulur. Huzur ve asayiş ortamında belki, ama tarihsel derinliğine indiğinizde bu huzuru baltalayacak oldukça netameli bir mirasa rastlarsınız. Yani dünün kavgasının uzantısını bugün yaşıyoruz, bugünün kavgasının uzantılarını da yarın yeni kuşaklar yaşayacaklar. Sürekli kanamaya meyilli bu açık yaranın tedavi edilmesi de çok mümkün görünmüyor.

Suriye halkının kültürü, giyim kuşamı Türkiye’den biraz farklı. Fakat insanların fenotipi (fiziksel görünüm) arap dünyasından daha çok Türkiye’ye benzerlik gösteriyor. Konuşulan dil Arapça olsa da Suriyelilerin bir kısmı kendilerini arap olarak kabul etmiyorlar. “Nesiniz?” diye sorulduğunda “Suriyeliyiz” diye cevap veriyorlar. En azından kuzey Suriye’de bu algıya şahit olmuştum.

Suriye Dosyası (2) için lütfen tıklayınız
-----------------------------------------
 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.

Free counters!

Yorumlar

  1. sadece demografik bigi vermek içinmi yazdın amaç ne yüzyıllarca barış içinde yaşamadı mı bu bölge

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazının devam bölümleri gelecek

      Sil
    2. ben sıradan sade vasat bir okuyucunuzum ani ve duygusal tepkiler verebiliyoruz(milletçe duygusala bağlama yönümüz var maalesef bunu da bizi bizden iyi tanıyanlar hep kullandılar ama akılla gitmeyi öğreniyoruz inş.) benim eleştirim aslında ümitsizliğedir. Allah var gam yok saygılar sunarım

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.